Büyücünün hükmü hakkında âlimler ihtilaf etmişlerdir

20.10.2011 11:31

Büyücünün hükmü hakkında âlimler ihtilaf etmişlerdir.

1. Görüş: Büyücünün tevbe etmesi dilenir.Tevbe ederse, tevbesi kabul edilir.

2. Görüş: Büyü yaptığı sâbit olursa, tevbe etmesi dilenmez ve her hâlukarda öldürülmesi gerekir.

Doğru olan, ikinci görüştür.Çünkü büyücünün sağ bırakıl-ması, İslâm toplumu için zararlıdır.Büyücü, genellikle tevbesinde samimi değildir.Dolayısıyla büyücünün hayatta kalması, müslümanlar için büyük bir tehlikedir.

2. Görüşü savunan âlimler şu delilleri sunmaktadırlar:

Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’in onların izlediği yola uymayı emrettiği Râşid halîfelerin ikincisi Ömer b. Hattâb-Allah ondan râzı olsun- büyücülerin tevbe etmesi dilenmeden öldürülmelerini emretmiştir.

Yine, Tirmizî’nin Cündüb b. Abdullah el-Becelî’den-Allah ondan râzı olsun-  veya Cündüb el-Hayr el-Ezdî’den-Allah ondan râzı olsun- merfû ve mevkûf olarak şöyle rivâyet etmiştir:

(( حَدُّ السَّاحِرِ ضَرْبُهُ باِلسَّـيْفِ )) [ رواه الترمذي ]

“Büyücünün cezâsı, kılıçla (boynunun) vurulmasıdır.”[1]

Bazı rivâyetler ise şu şekildedir:

(( حَدُّ السَّاحِرِ ضَرْبَةٌ باِلسَّـيْفِ )) [ رواه الترمذي ]

“Büyücünün cezâsı, kılıçla (boynunun) vurulmasıdır.”[2]

Âlimlerin doğru olan görüşüne göre bu hadis, merfû değil, aksine Cündüb’e mevkûftur.

Mü’minlerin annesi Hafsa-Allah ondan râzı olsun- kendisine büyü yapan câriyesini tevbe etmesini dilemeden öldürülmesini emret-miş ve öldürülmüştür.

İmam Ahmed-Allah ona rahmet etsin- de şöyle der:

“Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-in ashâbından üç kişiden (Ömer, Cündüb, Hafsa) büyücünün tevbe etmesi dilenmeden öldürüldüğü sâbittir.

Bu belirttiklerimizden de anlaşıldığı gibi büyücülere gitmek, onlara herhangi bir konuda soru sormak, söylediklerini tasdik etmek, câiz değildir.Yine, falcı ve kâhinlere gitmek câiz değildir.

Büyücünün, kendisinin itiraf etmesiyle büyü yaptığı veya bu işi yapmaya niyet ettiği tesbit edilirse, tevbe etmesi dilenmeden öldürülür.

Büyüyü tedâvi etmeye gelince, bu şer’î rukye[3] ve mübâh olan faydalı ilaçlar kullanmakla olur.Kendisine büyü yapılan kimse için en faydalı tedâvi yolu;  hastanın üzerine Fatihâ sûresi ile birlikte Âyetel-Kürsi okunup üflenmesidir.Ayrıca A’râf sûresindeki büyü ile ilgili şu âyetler okunmalıdır:

{وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ * فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُواْ يَعْمَلُونَ * فَغُلِبُواْ هُنَالِكَ وَانقَلَبُواْ صَاغِرِينَ} [سورة الأعراف الآيـات: 117-119]

“Biz Musaya (elindeki) asanı (yere) at! diye vahyettik. Asasını (yere) atınca, bir de baktılar ki onların (doğru gösterdikleri aslında bâtıl olan) uydurdukları şeyi, asa yakalayıp yutuyor. Böylelikle (Mûsâ’nın Allah’ın elçisi olduğu) gerçeği ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları şey boşa gitmiş oldu. Büyücüler orada (toplandıkları yerde) mağlup oldular.Firavun ve kavmi oradan mağlup ve zelîl olarak geri döndüler.”[4]

Yunus sûresindeki büyü ile ilgili şu âyetler okunmalıdır:

{وَقَالَ فِرْعَوْنُ ائْتُونِي بِكُلِّ سَاحِرٍ عَلِيمٍ * فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالَ لَهُم مُّوسَى أَلْقُواْ مَا أَنتُم مُّلْقُونَ * فَلَمَّا أَلْقَواْ قَالَ مُوسَى مَا جِئْتُم بِهِ السِّحْرُ إِنَّ اللَّهَ سَيُبْطِلُهُ إِنَّ اللَّهَ لاَ يُصْلِحُ عَمَلَ الْمُفْسِدِينَ * وَيُحِقُّ اللَّهُ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ} [سورة يونس الآيـات: 79-82]

“Firavun: 'Bütün bilgili büyücüleri bana getirin', dedi. Büyücüler gelince,Musa onlara: Atacağınızı (iplerinizle sopalarınızı yere) atın, dedi.Onlar (ipleriyle sopalarını yere) atınca, Musa (onlara): 'Sizin getirdiğiniz şey, büyüdür. Allah onu mutlaka boşa çıkaracaktır.Çünkü Allah,(yeryüzünde) bozgunculuk yapanların işini asla düzeltmez', dedi.Allah, günahkârların hoşuna gitmese de sözleriyle gerçeği ortaya çıkaracaktır.”[5]

Taha sûresindeki büyü ile ilgili şu âyetler okunmalıdır:

{قَالُوا يَا مُوسَى إِمَّا أَن تُلْقِيَ وَإِمَّا أَن نَّكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَى * قَالَ بَلْ أَلْقُوا فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِن سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَى * فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُّوسَى * قُلْنَا لا تَخَفْ إِنَّكَ أَنتَ الأَعْلَى * وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ وَلا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَى} [سورة طه الآيـات: 65-69]

(Büyücüler) dediler ki: Ey Musa! Ya sen önce (asanı) at, ya da biz (yanımızdakileri) önce atanlar olalım. (Musâ onlara): Bilakis, siz önce atın, dedi.(Büyücüler) ipleriyle sopalarını (yere) atınca  büyülerinin  kuvveti  sebebiyle, bir de baktı ki ipleriyle sopaları kendisine koşan (yılanlar) gibi görünüyor. Musa birden içinde bir korku hissetti.(Musâ’ya):‘Korkma, muhakkak ki (büyücülere, Firavun’a ve onun askerlerine) üstün gelecek olan sensin’,dedik.Sağ elindekini at da onların ipleriyle sopalarını yutsun.(Senin önünde) yaptıkları sadece büyücü hilesidir.Büyücü nereye varsa, iflâh olmaz.”[6]

Kâfirun, İhlâs, Felak ve Nâs sûrelerini okur.Peygamber               -sallallahu aleyhi ve sellem-’in hastaların üzerine okuduğu şu meşhur duâ ile birlikte bu üç sûreyi üçer kere okunmalıdır:

 (( اَللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ أَذْهِبِ الْبَأْسَ، وَاشْفِ أَنْتَ الشَّافيِ لاَ شِفاَءَ إِلاَّ شِفاَؤُكَ، شِفاَءً لاَ يُغاَدِرُ سَقَماً )) [ رواه الترمذي وأبو داود ]

“İnsanların Rabbi olan Allahım! Hastalığı giderip şifâ ver. Çünkü ancak sen şifâ verirsin.Öyle bir şifâ ver ki hiçbir hastalık kalmasın.”[7]

Cebrâil-Aleyhisselâm-’ın Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’in üzerine okuduğu şu duayı da okur:

(( بِسْمِ اللهِ أُرْقيِكَ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذيِكَ وَمِنْ شَرِّ كُلِّ نَفْسٍ أَوْ عَيْنٍ حاَسِدٍ، اَللهُ يَشْفيِكَ، بِسْمِ اللهِ أُرْقيِكَ )) [ روا مسلم  ]

“Allah’ın adıyla. Sana eziyet veren her şeyden, her (kötü) nefisten ve haset eden gözden senin üzerine okurum. Allah sana şifâ versin.Allah’ın adıyla senin üzerine okurum.”[8]

Bu duâyı üç defa tekrar eder.Allah Teâlâ'nın izniyle bu rukye en faydalı ilaçtır.

Yine, ilaç olarak içinde büyü yapıldığı zannedilen yün veya düğümlenmiş ip gibi büyü yapılmasına neden olan şeyleri yok etmek de büyüyü tedâvi etmenin yollarındandır.Bununla birlikte şeytanın şerrinden Allah’a sığınılan şer’î duâları kendisine büyü yapılmış olan kimsenin üzerine okumaya özen göstermek gerekir.

Bunlardan birisi de sabah-akşam şu duâyı okuyarak Allah’a sığınmaktır.

(( أَعوُذُ بِكَلِماَتِ اللهِ التَّامَّاتِ مِنْ شَرِّ ماَ خَلَقَ ))  [ روا مسلم  ]

“Yarattığı şeylerin şerrinden,Allah’ın noksansız kelimelerine sığınırım”[9]

Yine, sabah ve akşam namazının farzından sonra üç defa İhlâs, Felak ve Nâs sûreleri okunmalıdır.Ayrıca sabah ve akşam namazından sonra ve  uykudan önce Âyetel-Kürsî okunmalıdır.

Yine, sabah-akşam üç defa şöyle duâ etmek müstehaptır:

(( بِسْمِ اللهِ الَّذِي لاَ يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٍ فيِ اْلأَرْضِ وَلاَ فيِ السَّماَءِ وَهُوَ السَّميِعُ الْعَليِمُ )) [ رواه الترمذي وأحمد ]

“Yerde ve gökte, adıyla hiçbir şeyin zarar veremediği Allah’ın adıyla.O, (her şeyi) hakkıyla işiten ve bilendir.”[10]

Bu duâların hepsi, Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’den sahih olarak haber verilmiştir.Bununla birlikte Allah Teâlâ'ya hüsnü-zan beslemek, sebepleri yaratanın, dilerse hastaya şifâyı verenin O olduğuna, bu duâ ve ilaçların vesile olduğuna inanmalıdır.Zirâ şifâ veren, yalnızca Allah Teâlâ’dır.Dolayısıyla sebeplere değil de O’na dayanmak gerekir.Ancak her şeydeki yüce hikmeti gereği, Allah Teâlâ’nın dilerse bu sebeplerin fayda vereceğine ve dilerse bu sebepleri çekip alacağına inanmak gerekir.Çünkü Allah Teâlâ’nın her şeye gücü yeter ve O her şeyi bilir. O’nun verdiğine hiç kimse engel olamaz, engel olduğuna da hiç kimse veremez. O’nun verdiği hükmü hiç kimse geri döndüremez. Mülk O’nundur. Hamd da O’nadır. O’nun her şeye gücü yeter.

Başarı yalnızca O’ndandır.

@  @  @  @  @



[1] Tirmizî

[2] Tirmizî

[3] Rukye: Kur’an âyetleri ve Peygamber-sallallahu aleyhi ve sellem-’in hadislerinden olan duâları hastanın üzerine okuyup üflemekle yapılan bir tedâvi şeklidir. 

[4] A’raf Sûresi:117-119

[5] Yûnus Sûresi:79-82

[6] Tâ Hâ Sûresi:65-69

[7] Tirmizî ve Ebû Dâvûd

[8] Müslim

[9] Müslim

[10] Tirmizî ve İmam Ahmed rivâyet etmiştir. 


onlinevarWebsite counterkisi girdi toplam