cinsel sorunlara duyarsiz kalmayin

27.03.2011 20:56

 

Cinsel ilişki, istek, uyarılma, doyum ve rahatlama olmak üzere dört aşamadan oluşuyor. Bu basamaklardan herhangi birinde veya birkaçında sorun yaşanması, cinsel işlev bozukluğunun ortaya çıkmasına neden oluyor.

İSTANBUL - Erkeklerin en sık yaşadığı sorunların başında erken boşalma, kadınlarda ise cinsel isteksizlik geliyor. Cinsel işlev bozukluklarına tıbbi, 

psikolojik ve sosyo-kültürel etkenleri bir bütün olarak dikkate alarak yaklaşmak gerektiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Evrim Erbek, “Cinsel işlev bozuklukları organik ve psikolojik nedenlere bağlı oluşabilir. Çoğu zaman organik nedenlere psikolojik nedenler de eşlik ettiği için cinsel işlev bozukluklarının multi-disipliner olarak ele alınması gerekir” diyor.
 
Erbek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Değerlendirme psikiyatri, üroloji ve jinekoloji uzmanlarınca yapılır. En sık karşılaştığımız organik nedenler, damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, kronik hastalıklar, ilaç yan etkileri ve uyuşturucu madde kullanımıdır. Bunlar dışlandıktan sonra kişide psikolojik etkenler aranır.

CİNSELLİĞE BAKIŞ ÖNEMLİ
Cinsel işlev bozukluklarına yatkınlık yaratan ve sorunun sürmesinde rol oynayan birçok psikolojik faktörün de bulunduğunu hatırlatan Dr. Erbek, ailenin ve toplumun cinselliğe bakış tarzının, yetiştirilme biçiminin cinselliği önemli ölçüde etkilediğini söylüyor. 

Bunun yanında eksik ya da yanlış bilgilendirilmelerin, cinsellik hakkındaki kalıplaşmış yanlış düşüncelerin de cinsellik üzerinde olumsuz etkisi bulunduğu belirterek, “Psikiyatrik rahatsızlıklar, ilişkide uyumsuzluk, çiftler arasında çekiciliğin kaybolması, aldatılma, hamilelik ve doğum sonrası ruhsal durumlar, partnerdeki cinsel problemler, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalma, travmatik cinsel deneyimler, cinsel açıdan özgüven eksikliği ve performans anksiyetesi en sık gördüğümüz psikolojik ve kültürel nedenlerdir” diyor.

KADINLARDA GÖRÜLEN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARI
Cinsel istek bozukluğu: Tedavi için başvuran her üç hastadan birinde cinsel istek bozukluğu görülüyor. Cinsel istek bozukluklarının bir bölümünü cinsel tiksinti bozuklukları oluşturuyor. Cinsel ilişki kurmaktan “tiksinti” duyan kadınlar, cinsel ilişkiden kaçmak için “başım ağrıyor”, “karnım ağrıyor” gibi bahanelere başvuruyorlar. 

Uyarılma ve orgazm sorunları: Cinsel uyarılmanın yetersiz olduğu bu durum kadınların yaklaşık yüzde 10-18’inde görülüyor. Kadınlar uyarılma olmadan da cinsel ilişkiye girebiliyorlar ancak orgazm olamıyorlar. Orgazm yetisi yaşla birlikte artıyor. 20’li yaşlarda fazla cinsel deneyimi olmayan kadınlarda cinsel birleşme ile orgazm olamamak oldukça yaygın. 30’lu yaşlardan sonra cinsel tecrübeleri artmış olan kadınların kendilerine cinsel alanda güvenleri artıyor. Cinsel isteklerini de daha kolay ifade ediyor ve daha kolay orgazm olabiliyorlar.

İyi kız sendromu: Çocukluğunda ve gençliğinde kendisini ‘iyi kız’ olarak tanımlayan her on kadından dokuzu yetişkinlikte orgazm olamıyor. Kız çocukları yetiştirilirken, cinsellikle ilgilenmemeleri öğretiliyor, cinsellikle ilgilenmeleri ve cinsellik içeren aktiviteleri kınanıyor, kısıtlanıyor. Bu sayede cinsellik kontrol edilmiş de oluyor. Genç kızlara cinsellik, eşlerini memnun etmeleri için yapmak zorunda oldukları çok istenmeyen bir eylemmiş gibi sunuluyor. Flört, mastürbasyon hoş karşılanmıyor. İyi kız rolünü benimseyerek hayatlarına yön veren kadınlar cinsel ilişkide yeterince uyarılmadıklarında partnerlerini yönlendiremiyorlar ve hazlarını artıracak daha aktif tutum almaktan kaçınıyorlar. 

10 kadından birinin sorunu: Vajinusmus
Vajen girişindeki kaslarının istemsiz olarak kasılarak cinsel ilişkinin olanaksız ya da çok ağrılı hale gelmesi vajinusmus olarak adlandırılıyor. Aynı zamanda ağrılı bir durum olan vajinismus, ülkemizde cinsel tedavi merkezlerine en sık başvuru nedeni. Geleneksel tutum, eğitimsizlik, cinsel birleşmenin çok ağrılı ve zarar verici bir eylem olduğu düşüncesi, koruyucu aile yapıları ve kızlık zarının hala kadının namusu olarak görülüyor olması vajinusmusun ortaya çıkısındaki en önemli nedenler olarak gösteriliyor. Araştırmalar, vajinusmusun eğitimsiz kadınlarda görülme sıklığının yüksek olduğunu ancak eğitimli kadınlarda da hiç azımsanmayacak kadar sık görüldüğünü ortaya koyuyor. 

20 YIL SONRA TEDAVİ EDİLEN VAJİNUSMUS
Vajinusmus cinsel terapiyi zorunlu kılan bir hastalıktır. Terapiye çiftlerin birlikte başvurması önerilir. En az 6-8 seanslık cinsel tedavi gerekir. Terapide vajinusmusa neden olan psikolojik faktörler ele alınır ve beraberinde duyarsızlaştırıcı cinsel davranış ödevleri verilir. Vajinusmus sorunu yaşayan kadınların öncelikle kadın doğum uzmanına başvurduğunu söyleyen Op. Dr. İbrahim Sözen, tedavi arayışının birçok vakada evlilikten sonraki bir yıl içinde ortaya çıktığını, bazı vakalarda 20 yılı geçtiğini bildiriyor. Geleneksel aile yapısına sahip olanların tıbbi yardım arayışının, Batı’daki çiftlerden daha erken olduğuna dikkat çeken Dr. Evrim Erbek, bunun nedeninin ilk gece ritüeli ve aile büyüklerinin çocuk beklentisi olduğunu söylüyor. 

DUYARSIZLAŞTIRMA EGZERSİZLERİ
Vajinusmus tedavi programının içinde kadın doğum uzmanı ve psikiyatrist ve fizik tedavi uzmanlarının birlikte bulunması gerektiğine dikkat çeken Op. Dr. Sözen, “Psikiyatrist olayın psikolojik kökenlerine inmeye çalışıyor ve bu kadınların birçoğunda görülen ve beyinlerinin gizli yerlerinde olan cinselliğe karşı olumsuz bakış açılarını değiştirmeye çalışıyor. Kadın doğum uzmanı, fizik tedavi doktorları ile birlikte mümkünse vajen ortamını tekrar kabul edilebilir bir ortam haline getirmeye çalışıyor. Tedavi başlangıçta ‘duyarsızlaştırma egzersizleri’ ile oluyor. Hastanın çok duyarlı olduğu vajen ortamının ihlalinin aslında normal bir olay olduğu kadına öğretilmeye çalışılıyor. Kadına ev egzersizleri verilerek, önce kadının parmaklarından, ardından da dilatörlerden yararlanılıyor.

BOTOKS TEDAVİSİ

Haftalar süren bu egzersizlerden sonra, belli bir aşamaya gelindiğinde, partner devreye giriyor. Bu duyarsızlaştırma egzersizlerinin sonunda cinsel ilişki gerçekleştiriliyor” diyor. Duyarsızlaştırma egzersizleri ile sonuç alınmayan hastalarda alternatif yöntemler denendiğini söyleyen Op. Dr. Sözen, bu alternatif yöntemler içinde son dönemlerde ön plana çıkanlardan bir tanesinin botoks tedavisi olduğunu bildiriyor. Botoks, genişletme tedavisinde yardımcı olarak vajene girişin ağrılı olmasının gerekmediğini öğretebilir. Ancak, vajinusmusu çözmez” diyen Sözen, botoks tedavisi ile birlikte uygun psikoterapinin de sürdürülmesi gerektiğinin altını çiziyor. Botoks tedavisi, diğer tedavi yöntemlerinden yanıt alınamaması halinde uygulanıyor. 

 ERKEKLERDE YAŞANAN CİNSEL PROBLEMLER:

Üroloji kliniklerine en sık başvuru nedenini erken boşalma, sertleşme ve cinsel istek eksikliği oluşturuyor. Erkeklerin üç dönemde mutlaka ürolojik kontrolden geçmesi gerektiğini söyleyen ASM Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Tufan Tarcan, bu dönemleri “yeni doğan dönemi”, “ergenlik (puberte) dönemi” ve “50 yaşından sonra her yıl” olarak sıralıyor. Eğer ailede prostat kanseri hikayesi varsa bu ürolojik yıllık kontrollerin 50 yerine 40 yaşından sonra başlaması gerekiyor.
İnmemiş testis problemi: Yenidoğan döneminde doğumsal anomalilerin saptanabilmesi için genital muayenenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Tarcan, “Bunların başında da yenidoğan erkek çocukların yüzde 3-4’ünde görülen inmemiş testis geliyor. İnmemiş testisin iki tane önemli komplikasyonu, artmış testis kanseri riski ve kısırlıktır. İnmemiş testisin mutlaka 1 yaşına kadar tedavi edilmesi gerekir. Tedavisi cerrahidir” diyor.

Bunun dışında penis anomalileri, hormonal bozuklukların genital organlara yansıttığı anomalilerin, erken dönemde mutlaka tanınması gereken durumlar olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tarcan, “Bir diğer önemli anomali idrar deliğinin penisin yüzünde herhangi bir noktada olması anlamına gelen ‘hipospadias’tır. Her 300 doğumdan birinde rastlanır. Özellikle hipospadiaslı erkek çocukların kesinlikle sünnet olmaması gerekir. Bu çocukların ideal tedavi yaşı genellikle bir yaş civarındadır” diyor. 

Varikosel: Ergenlik dönemindeki kontrollerde testiküler varikoselin araştırılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tarcan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Testisin toplardamarlarının variköz genişlemesi anlamına gelen ‘varikosel’, genelde 10-15 yaşları arasında ortaya çıkar. Tanı bazen bu durumun aile veya hastanın kendisi tarafından fark edilip uzmana başvurması ile ancak çoğu zaman da kısırlık gibi komplikasyonları ortaya çıktıktan sonra yapılan ürolojik araştırmada gerçekleşiyor. Testiküler varikosel normal populasyonda yüzde 15 oranında görülürken kısırlık problemi yaşayan erkeklerin yarısında görülüyor. Varikosel sperm hücresinin sayısını, hareketini ve şeklini olumsuz yönde etkiliyor. Varikosel erken saptanıp ameliyat edildiğinde başarı oranları çok yüksek. Ancak sperm üretimi ileri derecede bozulduğunda ameliyatla normale çevirmek mümkün olmuyor.” 

Sertleşme kaybı: Sertleşme kaybı, cinsel ilişki için yeterli ve gerekli sertleşmeyi sağlayamama veya sürdürememe durumu olarak tanımlanıyor. 40-50 yaşın üzerindeki sertleşme bozukluklarının nedenini daha çok damarsal etkenler oluşturuyor. Damar sertliği, hipertansiyon, diyabet gibi durumlarda, penisin damarlarında ve düz kasında patolojik değişiklikler meydana gelmesi, penisin kanla dolma ve kanı orada sıkıştırma yeteneği azalıyor. 

SERTLEŞME KAYBI TEDAVİ EDİLEBİLİR
Sertleşme kaybının tedavisinde son yıllarda ortaya çıkan ve ağızdan alınan Fostodiesteraz 5 inhibitörleri adı altında toplanan bir ilaç ailesinin devrim yarattığını söyleyen Prof. Dr. Tarcan’a göre, “Daha önce ağızdan alınacak bir ilaçla damarsal sorunlara bağlı sertleşme kaybının tedavisi mümkün değildi. Enjeksiyon, vakum ve hasta bunlardan fayda görmüyorsa penil protez ameliyatları yapılıyordu. Ancak bu ilaçlar ortaya çıktıktan sonra penil protez ameliyatlarına duyulan ihtiyaç önemli oranda azaldı. Bu ilaçlar kalıcı tedavi etmiyorlar, aldığınız sürece etkililer. Mutlaka bu ilaçların doktor kontrolünde kullanılması lazım. Çünkü, nitrat içeren tansiyon ya da kalp ilaçlarıyla birlikte alındığında şiddetli hipotansiyona neden olarak, ölümle sonuçlanacak durumlara yol açabiliyorlar.”

Damarsal nedenlerle ortaya çıkan sertleşme probleminin altta yatan kardiyovasküler riski ortaya koymak adına da bir uyaran olması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Tarcan, “Bir hasta grubunda sertleşme problemi kalp hastalığının ilk belirtisidir. Onun için organik kaynaklı bir sertleşme problemi ile başvuran bir hastada altta yatabilecek gizli kalp veya şeker hastalığının mutlaka araştırılması gerekir. Çünkü penis aslında bir damarsal organdır. Penisin damarlarında olan bir problem, vücudun diğer damarlarında da olabilir. Dolayısıyla kişilerin sertleşme kaybını önemsemeleri, göz ardı etmemeleri gerekir” diyor. 

Erken boşalma: 
Erken boşalmanın altında psikojenik nedenler ya da organik nedenlerin bulunabileceğini söyleyen Prof. Dr. Tarcan, “Erken boşalma ile ilgili iki türlü tedavi var. Bunlardan biri trisiklik antidepresanlarla yapılan ilaç tedavisi diğeri ise cinsel terapilerdir. Bunlar, cinsel ilişki sırasında hastanın kendini kontrolünü ve geç boşalmayı öğrenmesini sağlayan genelde psikolog ya da psikiyatristler tarafından yapılan cinsel terapilerdir” diye hatırlatıyor.

Testosteron yetmezliği: Prof. Dr. Tufan Tarcan, son yıllarda testosteron replasman tedavisinin de gündeme geldiğini hatırlatarak, “Testosteron erkeklerde üremenin, cinsel işlevin devamında, libidonun sağlanmasında, kemik ve kas yapısının korunmasında gerekli bir hormondur. Testosteron yetmezliği sendromu hem cinsel işlev bozukluklarına, hem de bir mod değişikliğine, yani hayata olan iştahımızın kaybolmasına neden oluyor. Birçok olguda da testesteron hormonun yerine konması hem cinsel işlevi düzeltiyor hem osteoporoz riskini azaltıyor, hem vücut kas yapısını koruyor. Dolayısıyla hayat kalitesini düzeltiyor” diye açıklıyor.

SAĞLIKLI CİNSELLİK İÇİN 5 ALTIN KURAL
Psikolog Aslıhan Kurt, sağlıklı cinsellik için en önemli 5 unsuru şöyle sıralıyor:
* Karşılıklı rıza: Cinsel ilişki için her iki tarafın da istekli ve gönüllü olması; bunun yanında aktivitenin herhangi bir yerinde durdurabilme ve sonlandırabilme özgürlüğünün bulunması.
* Eşitlik: Kişisel güç algısı anlamında, partnerinizle eşit durumda olduğunuz gerçeğini kabul etmek önemlidir. Performans açısından bir taraf kendini güçsüz ya da yetersiz hissediyorsa, bu cinsel ilişkinin kalitesini olumsuz etkiler.
* Saygı: Kendinize ve partnerinize saygı duymak ilişkiyi etkiler.
* Karşılıklı güven: Oldukça hassas olan bu aktivitenin karşılıklı güven oluşmadan yapılması, taraflar arasında nahoş duygular yaratabilir.
* Korunma: Cinselliğin kalitesini etkileyen unsurlardan biri de istenmeyen gebelikten, cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunulan bir ortamın yaratılmasıdır

onlinevarWebsite counterkisi girditoplam

onlinevarWebsite counterkisi girdi toplam